Yalnızlar Rıhtımı
Hikayemiz
Doğu’dan Batı’ya sefer yapan bir trenin içinde ki insanların yaşam öyküsünü
anlatmaktadır.
Üniversite sınavını kazanan Eylem sonunda hayallerinin şehri
olan İstanbul’a kavuşmak ümidiyle 08.30 trenine binmiş. Onu uğurlamaya kimsenin
gelmediğini düşünerek, tebessüm edip gökyüzüne bakakalmış. Tam bu sırada trene
binmekte zorlanan İbrahim amcayı görmüş, İbrahim amca 64 yaşında İkinci
Baharını yaşamak için internetten tanıştığı Nurgül hanımla buluşmak için bu
trene binmiş. Eylem tam bavulu yüklenecekken kolunu demire vurmuş, bu sırada İstanbul’a
beden işçisi olarak gitmeye hazırlanan Şakir Eylem’in elinde ki bavulu alıp ‘’Amca
hangi koltuğa geçeceksin?’’ demiş. İbrahim ‘’Aha şuraya koyuver oğlum. (Tebessüm
ederek) Siz gençler de olmasanız ne yaparız, Allah razı olsun.’’ demiş. O
sırada Eylem’in yanına giden Şakir ‘’İyi misiniz? Bir şeyiniz yoktur umarım
demiş.’’ Eylem ‘’Yok teşekkür ederim.’’ diyerek kısa kesmiş. Şakir Eylem’i görür
görmez tutulmuş fakat Eylem’in eğitimli bir kız olduğu her halinden belliymiş,
başının önüne eğerek koltuğuna oturmuş. Tren kalkış sireni verirken panikle ‘’Bekleyin!’’
diyen bir kadın çıkıvermiş. 22 yaşında 2 çocuklu olan Ebru, kocasının zulmünden
kaçıp ablasının yanına sığınmak için, oda diğer herkes gibi 8.30 trenini
seçmiş. Pek çok koltuğu dolu gören Ebru hemen Eylem’in koltuğuna ilişmiş. ‘’Burası
boş mu ?’’ Eylem Evet boş, buyurun.’’ Ebru ‘’Sağ olun’’ En nihayetinde Eylül
ayının en güzel günlerinden biri olan 7 Eylül’de yolculuk başlamış. Eylem
hızlıca geçen tren vagonlarının sesiyle gözlerini kapatıp geçmişini düşünmeye
başlamış. Babasının sorumsuz bir alkolik adam oluşu annesinin çaresizliği
karşısında ne kadar üzgün olduğunu bilse de ileride çok güzel bir gelecek inşa
etmek için, İstanbul da yaşayacak güzellikleri gözlerinin önünde canlandırarak
uykuya dalmış. İbrahim amca ise elinde ki telefona bakarak tanıştığı kadın
resimlerine baka baka gözlerinin acıdığını fark etmiş ve gözlüğünü çıkarmış.
Başını geriye atarak ilk karısı ile yaşadığı hayatı, güzel günleri aklına
getirmiş. İlk aşkını asla unutamayan İbrahim amca yalnız ölmekten ve yaşamaktan
korktuğu için bu kadın ile evlenmeyi iple çekmiş. En çok mutlu olduğu şey ise
kardeşinin çocuklarının yanında kalmak, hem bu şekilde evlenecek hem de
yeğenlerinin çocuklarıyla gideremediği çocuk özlemini giderecek. İlk karısının
kısır olduğu için hiç çocuk sahibi olmayan İbrahim ne zaman bir çocuk görse içi
cız eder olmuş. O sırada bir ağlama sesiyle gözlerini yavaşça açmış Eylem’in
yanında oturan Ebrar’ın küçük kızı ağlamaya başlamış. İbrahim amca gözlüklerini
takarak ‘’Ne oldu güzelim neden ağlıyorsun bakalım sen?’’ demiş tebessüm
ederek. Ebrar ‘’Sorma amcası, neye ağlasın oda şaşırdı. Bu arada siz nereye?’’
İbrahim ‘’İstanbul’a da hayırdır kızım? Bir sorun yoktur inşallah.’’ Ebrar ‘’ Olmaz
mı amcacım, kocamın kahrından kaçıyoruz. İzmit’de halam var oraya gidelim
dedik. Hiç değilse çocuklar huzurlu bir ortamda büyüsün,rabbimden tek isteğim
o.’’ İbrahim ‘’ Üzülme kızım belli ki daha çok gençsin, Allah’ın izni ile refaha
kavuşursun. Al bakalım bu kırmızı şekeri, ver güzel kızıma daha fazla
ağlamasın.’’ Ebrar (Tebessüm ederek) ‘’Sağ ol amcası.’’ Demiş ve kızının
ağlaması bir anda dinivermiş. İbrahim amca ise tekrardan uykuya dalmış. Yaklaşık
1 saat sonra Şafak trenin aniden hızlanmasıyla uyanmış, o an düşündüğü tek şey.
Felçli babası ve yaşlı annesi olur. Sırf onlara bir faydam dokunsun diyerek
yarıda bıraktığı eğitim hayatı, umutları ve geleceği aklına gelir. Uzaktan Eylem’e
bakarak, onun gibi kızların kendisi gibi erkeklerle asla birlikte olamayacağını
düşünür ve tebessüm eder. O sırada treni kullanan Makinist’in telefonu çalar,
telefonda karısının çocuğu ile birlikte trafik kazası geçirdiğini öğrenir.
Kalbi sıkışan makinist treni durdurup, son anda da kırmızı butona basarak acil
yardım çağırmayı başarmış. Fakat çok hızla gittiği için tren aniden durmuş. Tam o sırada Ebrar’ın kızı sert bir şekilde
yere düşmüş, Eylem Ebrar’ın oğlunu kucakladığı gibi göğüslenmiş. İbrahim
amcanın gözlüğü kırılarak gözüne batmış, Şafağın ise ayağına çok sert bir cisim
çarpmış. Diğer yolcuların burnu bile kanamamış. Olaydan sonra Makinist belirli
bir hapis cezası almış, karısı ve çocuğu geçirdikleri kazadan sonra hemen
toparlanmış.
Yıllar sonra Eylem
hayallerine kavuşarak iyi bir öğretmen olmuş. Fakat bu olay onu derinden sarstığı
için Ebrar ile irtibatını hiç kesmemiş. Ebrar’ın oğlunu, kendi oğlu gibi
sahiplenmiş. O kazadan sonra Ebrar’ın kızının ölmesi her ikisinde de derin
üzüntü bırakmış. Şafak, o kazada ayağını kaybettiği için ailesinin yanına geri
dönmüş. Aldığı tazminat ile yarım kalan lise eğitimini açıktan da olsa
tamamlamaya çalışmış. İbrahim amca ise bu yaşadığı olayda gözünü kaybetmiş,
hayatının aşkını bulmak için bir umutla çıktığı yolda, tek gözü kör kalarak
hayatın ne kadar boş ve anlamsız olduğunu anlamış. Tüm bu olanlara dayanamayacağını
anlamış, eşine kavuşma özlemi ile intihar ederek hayatına son vermiş. İntihar
etmeden önce ardında şöyle bir not bırakmış. ‘’ Evet sevgili hayat ben yaşını
başını almış. Çaresiz ,kimsesiz ,umutsuz bir ihtiyarım. Belki de hayatıma son
verme hakkı bana ait değil belki. Fakat bu dünyada ne acılar, ne kederler var.
Ama baki kalacak olan tek şey sevgi, yaptığım bu eylem her ne kadar korkaklık olsa
da, özlemime, karıma ,gül kokuluma kavuşma ümidim var.’’
Kurgu: Ayşe
Öztürk
Yine güzel bir hikaye, keyifle okudum. Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSil