Kayıtlar

İnsan Eti Ağırdır

Resim
 Hikayemiz yetim kardeşlerin, gurbetçi yaşam öyküsünü anlatmaktadır .      1990 yılının kış ayı Erzurum için her zaman ki gibi çok çetin ve zor geçmiş. Fakat 17 yaşında ki Fidan ve kendisinden 5 yaş küçük olan erkek kardeşi Hamza. Her kış ayın da, çok zor şartlar altında çalışırken. Bu kışı evde verem hastası olan babalarına bakmakla geçirmişler. Annelerini traktör kazasında kaybeden kardeşler hasta babalarıyla bir başlarına kalıvermişler. Tek umutları olan Almanya’da yaşayan amcaları Mehmet, hafta da bir kere de olsa onları arar hal hatırlarını sorarmış. Fidan’ın babası Hamza olmadığı bir zaman altını temizlemesi için Fidan’a bağırmış. ‘’Kızım gel altımı değiştir.’’ Fidan iğrenerek, zorla da olsa babasının altını değiştirip temizlemiş. Babasının yatalak halinden, erkek kardeşinin kolunun sakatlığından. Neredeyse birçok işi kendisi yapıyormuş. O zamanlar Fidan’ın yaşında ki pek çok kız evleniyormuş. Bu durum onu çok tedirgin etmeye başlamış. Kendi kendine ‘’Bir yumurta bile kırmaktan a

Merhamet

Resim
     Hikayemiz 50’li yıllarda genç bir kızın şiddet ve istismardan kurtuluş sürecini anlatmaktadır .      Fahriye, babası Fikret ve annesi Neriman ile İstanbul’un ücra köşelerinden biri olan Hacıhüsrev’ de yaşamaktadır. Babası Fikret, alkolik, açgözlü ve bir o kadarda gaddar bir adamdır.   Annesi Neriman hanım ise mağrur, kendi kendine yetebilen bir ev hanımıdır. Köylerinde ki evlerinin bir kısmını satarak burada kıraathane işleterek yeni bir yaşam kurmuşlardır. Annesini pek çok kez döverken gören Fahriye, ne zaman annesine yardıma koşsa babasından iki misli kadar o da dayak yiyormuş. O zamanlar orta son sınıfa giden Fahriye, bir gün okuldan dönerken annesini baygın bir şekilde yerde yattığını görmüş. Ne yapacağını bilemeyen Fahriye, tek tek komşularının kapısını çalmış. Fakat kimseden yardım gelmeyeceğini anlayıp eve geri döndüğünde ise annesinin oracıkta can verdiğini. O günden sonra babasına olan kini daha da artmış. Açgözlü Fikret ise işleri daha büyütme hırsıyla yanıp tutuşuyo

Yalnızlar Rıhtımı

Resim
    Hikayemiz Doğu’dan Batı’ya sefer yapan bir trenin içinde ki insanların yaşam öyküsünü anlatmaktadır.      Üniversite sınavını kazanan Eylem sonunda hayallerinin şehri olan İstanbul’a kavuşmak ümidiyle 08.30 trenine binmiş. Onu uğurlamaya kimsenin gelmediğini düşünerek, tebessüm edip gökyüzüne bakakalmış. Tam bu sırada trene binmekte zorlanan İbrahim amcayı görmüş, İbrahim amca 64 yaşında İkinci Baharını yaşamak için internetten tanıştığı Nurgül hanımla buluşmak için bu trene binmiş. Eylem tam bavulu yüklenecekken kolunu demire vurmuş, bu sırada İstanbul’a beden işçisi olarak gitmeye hazırlanan Şakir Eylem’in elinde ki bavulu alıp ‘’Amca hangi koltuğa geçeceksin?’’ demiş. İbrahim ‘’Aha şuraya koyuver oğlum. (Tebessüm ederek) Siz gençler de olmasanız ne yaparız, Allah razı olsun.’’ demiş. O sırada Eylem’in yanına giden Şakir ‘’İyi misiniz? Bir şeyiniz yoktur umarım demiş.’’ Eylem ‘’Yok teşekkür ederim.’’ diyerek kısa kesmiş. Şakir Eylem’i görür görmez tutulmuş fakat Eylem’in eğitimli

Saint Tropez'de Aşk

Resim
          Hikayemiz Saint Tropez hayranı genç kızın, hayat kadını olma serüvenini anlatır.          Hayden Arkansas’ın merkezinde dünyaya gelmiş,  lise son sınıf öğrencisi genç bir kızdır. Arkansas şehri tam anlamıyla halkın alt tabakasından gelen, dolandırıcılıkla hayatını sürdüren insanların ikametgah ettikleri yerlerin başında geliyormuş. Hayden çevresinde ki pek çok kıza rağmen hayata şanssız başlamış. O zamanlar kimine göre Amerika bir ödül, kimine ise ceza oluyormuş. Annesi ve babası Saint Tropez' de, 17 yaşlarının başında birbirlerine görür görmez aşık olmuşlar. Ve bu tek gecelik ilişkinin meyvesi Hayden olmuş. Fakat babası annesine verdiği sözleri tutmayıp, oradan Paris’e kaçmış. Yıllardır annesi, babasının kendisine çok aşık olduğunu bir iş için onu terk ettiğini ve elbet bir gün geri geleceğini söylemiş. Annesi Emma her ne kadar böyle düşünse de Hayden bu hikayeye pek inanmıyormuş. Pazar günleri onun için mutluluğun tek sembolüymüş, annesi ile yalnız kalabileceği tek

Hırs Uğruna

Resim
   Hikayemiz köyden şehre göç eden bir ailenin, zengin olma arzusunu ve beraberinde getirdiği sorunları anlatmaktadır.     90’lı yılların kavurucu sıcağın da Van’ın Haydar Bey Köyünden İstanbul’a sırf zengin olma ümidiyle yola çıkan Kazım, ailesini de ikna edip büyük şehre göç etmeye zorlamış. Haydarpaşa Gar'ından iner inmez ‘’Heyt be koçum şu güzelim şehre bak, havası, suyu bile altındır buranın.’’ Diyerek hemşerisi olan Rıza’yı bulmak için yola koyulmuş. Şermin (Kazım’ın kızı) ‘’Off baba ya bir taksi tutamadın elimizde ki yüke bak. Şehre rahat edelim diye geldik sözde.’’ Kazım ''Ulan sen ne çabuk şehirli oldun öyle, gören de köyde hep taksiye biner sanacak. Onlardan düzinesini dizeceğim buraya düzinesini!’’ Yolda yürürken arkadan iki hırsız gelir ve Kazım’ın elindeki parayı çalmaya çalışır. Kazım peşlerinden koşup elinde ki bavulu hırsızın kafasına fırlatarak ‘’Ulan ben sizin gibiler için mi memleketimi bırakıp buralara geldim.'' der. Bunun üstüne Hanife (Kazım’