Zafer Benim
Oğuz
7 kardeşli ailenin çocuğundan biridir. Kendisinden büyük bir ablası vardır,
ablası babası ve en küçük kardeşi gibi şizofren hastasıdır. Oğuz çocukluğunda
pek çok sıkıntı çekmiştir bunları başlıca sebebi ailesidir. Fakat onu farklı
kılan ailesinde en naif, ahlaklı, zeki olan onun olmasıymış. Lise yılların da
matematik dersinde ki başarısıyla okulda fazlasıyla tanınıyormuş ama gel
gelelim pek çok rahatsızlığa sahipmiş çocukken ailevi şartları kötü olduğundan
beslenme yetersizliği baş göstermiş bunu o zamanlar hiç umursamazmış ‘’Açlıktan
kim öldü ki’’ dermiş hep. Buda yetmezmiş gibi amcalarından şiddet görür ve
tabiri caizse onların kölesi olurmuş sadece o değil 7 kardeşin hepsi. Oğuz tam
sırasına oturacakken tesadüf ya Hoca ‘’Çocuklar bugün temizlik taraması
yapacağım herkes sıraya!’’ der. Oğuz için kâbusun sesidir
bu annesi saf bir kadın olduğundan çocuklarının çamaşırlarını yıkamaya akıl
dahi edemeyen bir annedir. Oğuz o gün babasının kirden sararmış ve sigara kokan
gömleği, boyu uzadığı için paçaları kısa olan pantolonu, giymekten eskiyen ve
tozdan görünmeyen ayakkabısıyla tahtaya çıkmış. Aşağılayıcı bakışları arasında
başını önüne eğerek öğretmeninin hakaretlerini dinlemeye başlamış ama nedense
bunu kafasına pek takmaz. Eve geldiğin de annesi her zaman ki gibi kahvaltılık
birkaç şeyi önüne koymuş. Bu sırada en küçük kardeşi olan Nevzat ‘’ Anne ne
yiyeceğiz?’’ diyerek gelmiş. ‘’Dünden kalan makarna var onu ısıt ye.’’ demiş
annesi. Evin tek kızı olan ablaları Esma ise liseyi yeni bitirmiş güzel mi
güzel bir kızmış fakat annesinin baskılarından dolayı saf ve bir o kadar da
özensiz olarak büyümüştür. Böyle bir kargaşadan kurtulmak adına halası onu
evlendirmeye kalkışır fakat bu evlilik hepsine ağır bedeller ödetecektir.
Yıllar geçiyor ve Oğuz’da çeşitli sağlık
sorunları baş gösteriyordu fakat ailesi ve Oğuz bu problemleri yine umursamıyor
ve üzerine düşmüyordu. Ablası Esma evleneli 5 yıl olmuş fakat eniştesi Esma ve
2 yeğenine şiddet uyguluyor ve bakmıyormuş bu durumu işiten babası ve annesi
onları yanlarına almaya karar vermiş bu karar maddi açıdan hepsini çok büyük
bir zora sokacak olsa da yine de kabul etmişler. Oğuz belirli bir süre sonra
evde ki kalabalığa dayanamayarak tuğla fabrikasında iş bulmuş 2 yıla yakın
orada çalışmış fakat bu çalışma şartları temeli sağlam olmadığından onu
böbreğini aldıracak seviyeye getirmiş. Genç yaşın da tek böbreği iflas etmiş
bir adam olarak hayatına devam edecektir artık buda yetmezmiş gibi maddi
sorunlar baş göstermiş yeni bir düğün hepsine huzur getirecektir fakat bu da
kısa ömürlü olacaktır. Ortanca kardeşi olan Faruk annesinin isteği üzerine aynı
apartmanda oturdukları Selma adında bir kızla evlendirmek ister kız annesinin
gözünde melek gibidir ve aynı zamanda çok güzel bir kızdır. En nihayetinde
düğün günü gelir çatar herkes o kadar mutludur ki bu anın hiç bozulmamasını
ister bütün aile bir aradadır. Bu evlilikte ablalarının ki gibi hüsranla
sonuçlanacaktır. Çünkü Sema eski nişanlısını unutamamış ve böyle sorunlu bir
aileye gelin gitmek istememiştir dışardan Türk ahlakına ve annanesine uygun biri
gibi görünse de sorunlu, alkolik ve ahlaksız bir kızdır. Sürekli çatırdayan
evlilikleri bir gün Sema’nın evde ki ziynet eşyaları alıp eski nişanlısıyla
kaçmasıyla son bulur. Bu duruma kahrolan aile bir zamanlar kendilerine ait olan
sonradan kira ile oturdukları apartmandan çıkmak zorunda kalırlar. Aradan
yıllar geçer az da olsa durumları düzelir derken en küçük kardeşi olan Nevzat
ve babasına %89 şizofreni tanısı konulur. Belirli bir süre akıl hastanesinde
yatarlar. Bu süreçte Oğuz pek çok kızdan hoşlanmıştır fakat dışardan çelimsiz
ve bir o kadar da ucuz görünümlü bir erkek olduğu için bütün kadınlar onun işe
yaramaz fakat kullanılabilir bir arkadaş olarak görmüştür.
30’lu yaşlarının başına gelmiş fakat hala eli bir iş
tutmadığı için ailesinden çok şikayet alırmış en çok sevdiği şey olan makineler
ve sayılarla uğraşmayı denemiş 2-3 yıla kalmaz ailesinde resmen ‘’Tamirci’’
olarak anılıyormuş. Kısa sürede ünü yaşadığı şehre de yansımaya başlayınca. Bu
işi büyütmek ister kredi borcu alarak ufak da olsa bir tamirhane açar fakat
buda uzun sürmez etrafta ailesinin psikolojik sorunları olan çelimsiz bir adama
kim güvenip de iş verebilirdi ki? Aradan 5-10 yıl gibi bir süre geçmiştir. Bu
süreç Oğuz ve ailesi için sancılı bir süreç olsa da hayata dair umutlarını
hiçbir zaman kaybetmemişlerdir. Yeğenlerinin ikisi de kendisi gibi sayısal bir
zekaya sahip olduklarından aynı yıl içerisinde mühendislik bölümünden mezun
olurlar. Oğuz’un belki de en çok sevindiği şey bu olur girişken ve bir o kadar
da hırslı olan yeğenleri birleşip büro açma teklifinde bulunurlar. Önce ki
talihsizliğini düşünüp bu ortaklığı reddetmeyi düşünür ama içinde ki umut hiç
ölmemiştir bu sebepten ötürü ortaklık teklifini kabul etmiştir. Aradan geçen
yıllar kurdukları ufak büroyu şirkete çevirmiştir. Bundan sonra olaylar herkes
açısından çok iyiye gidecek derken şirketlerinde ki atölyede büyük bir yangın
çıkar bu yangında yeğenleri de atölyede oldukları için ikisi de ölür buda
yetmezmiş gibi bütün masraf Oğuz’un üstüne yıkılır ama asla pes etmez
yeğenlerini dinlemeyip bu ortaklığı kurmasaydı belki onlar ölmeyecekti. Bunun
hırsıyla yeğenlerin geride bıraktığı şirketi tek başına kurmaya çalıştı çünkü
onlara bir borcu vardı ne olursa olsun pes etmemek yoktu. Yıllar içerisinde
ürettiği makinelerle kulaktan kulağa konuşulan bir adam haline geldi Oğuz. Bir
gün röportajın da ‘’Başarınızın sırrı nedir?’’ sorusuna şu şekilde yanıt
vererek pek çok insana umut ışığı olmuştur. ‘’ Çelimsiz, kimsesiz bir adamdım
‘’Başımıza bela’’ olarak nitelendirdiğim yeğenlerim sayesinde ufak bir şirket
açtık onu büyüttük büyütmesine ama ikisini de şirkette ki çıkan yangın da
kaybettik. Onların bu cesaretini azmini yarım bırakmamak için bende onların
yaptığını yaptım çalıştım,hırslandım şuan bulunduğum konumu ikisine borçluyum.
Ne pahasına olursa olsun pes etmeyin mutlaka bir çıkış yolu bulacaksınız.’’…
Kurgu:
Ayşe Öztürk
😔Çok guzel olmuş Ayşeciğim
YanıtlaSil